Mikrobiyoloji – Mikrobik Dünya

Prokaryotlar ( 0.2 – 5 mikrometre) :

  • a) Arkebakteriler
  • b) Siyanobakteriler (mavi-yeşil algler)
  • c) Bakteriler

Virüsler, viroidler ve prionlar ise bir hücre morfolojisine sahip olmayan yapılardır. Virüsler konak hücreye girerek onun genetik yapısındaymış gibi davranan kendisi için gerekli yapı taşlarını sentezletip hücreye zarar veren yapılardır. Yaklaşık 200-400 nm boyutlarında ancak elektron mikroskobu ile görülebilen canlılardır. En temel farklılıkları genetik yapı olarak ya sadece RNA ya da DNA içermeleridir .

Viroidler kapsidsiz tek telli RNA viruslarıdır, otonom olarak hücre çekirdeğinde replike olabilirler ve bitki hastalıklarına yol açarlar. Diğer çıplak RNA’ların aksine nükleazlara dirençlidir.

Prionlar ise DNA ve RNA içermeyen protein yapılı etkenlerdir. İnsan (Kuru, Creutzfeld-Jacop, fatal familyal insomnia, Gertzman-Strausller sendromu) ve hayvanlarda (Scrapie, deli dana hastalığı,…vb) beyin hasarıyla karakterize klinik tablolar oluştururlar.

Prionlar ısı ve dezenfektanlara çok dirençli, immun yanıt ve antikor oluşturmayan protein yapılardır . Nöronlarda vakuolizasyon ve amiloid plak birikimi ile karakterize süngerimsi (spongioform) ansefalopati tipik lezyondur. PrP protein yapısının önemli birimi ve infektiviteden sorumlu olduğu düşünülmektedir.

Kısaca bakteriler (prokaryotlar) ökaryot mikroorganizmalardan boyutlarının daha küçük olması, stoplazmasında organeller içermemesi ve asıl önemlisi nükleer membranının bulunmaması ile ayrılırlar. Bazı özel durumları da burada hatırlamak faydalı olacaktır.

Spiroketler

Burgumsu , özel yapılara sahip bakterilerdir. Periplazma kamçıları ve dingil telleri yapıları ile özel bir hareket yeteneğine sahiptir. İnsanda hastalık yapanları Treponema, Borrelia, Leptospira cinslerinde bulunur. Bakteriler arasında DNA genelde sirküler bir özellik gösterirken Borrelia burgdorferi lineer (doğrusal) bir DNA dizisine sahiptir. Spiroketler ince yapıları nedeniyle ancak karanlık alan mikroskoplarında gözlenebilirler.

Tıbbi öneme sahip mikroorganizmaların karşılaştırılması

Riketsiyalar

Zorunlu hücreiçi paraziti olan küçük (300-600nm) bakterilerdir. RNA ve DNA birlikte içermeleri, ikiye bölünerek çoğalmaları ve hücre duvarı yapısına sahip olmaları nedeniyle viruslardan ayrılırlar. Tifüs etkeni olarak bilinirler ( R prowazekii, R typhi,…).

Coxiella burnetii ( Q fever) , Ehrlichia cinsi bakteriler de bu aile içinde yer alırlar.

Gram yöntemiyle iyi boyanmazlar, Giemsa , Gimenez boyalarıyla boyanırlar.

Klamidyalar

Küçük (200-1500nm) , zorunlu hücre içi bakterilerdir. Hücre içinde özel bir büyüme döngüsü oluşturur. Hücre içine giren bulaşıcı yapı (elementer cisim) fagozom içinde metabolik olarak aktif olan retiküler cisim haline dönüşür. Retiküler cisimler ikiye bölünerek , içinde çok sayıda elementer cisimler oluşur ve hücre içinde inklüzyon cisimleri oluşur (Lugol ile boyanabilir). Sonuçta bu yapı parçalanarak elementer cisimler ortama dağılırlar. Nükleik asit, protein gibi yapıları sentezleme yetenekleri varken enerji üretimi için konak hücre enzimlerini kullanırlar (enerji parazitliği). Hücre duvarında peptidoglikan yapı bulunmaz.

Mollikülitler

Mycoplasma ve Ureaplasma cinsi bakteriler kültürleri yapılabilen en küçük prokaryotlardır (0.12-0.25 mikrometre) . Bu bakteriler sitoplazmik membranlarında sterol içeren yegane bakteriler olarak özel bir yere sahiptir. M. pneumoniae (atipik pnömoni) , M. hominis (ürogenital inf) ve U. urealyticum bu cinslerdeki en önemli patojenlerdir.

Bakterilerin Yapısı ve Sınıflandırılması

Bakteriler morfolojik özellikleri, üreme özellikleri, enzimatik aktiviteleri, nükleer materyal yapısı (Guanin/sitozin oranı) ,… gibi pek çok özellikleriyle sınıflandırılmıştır. Fakat günümüzde bu sınıflamada genetik bilginin önemi artmıştır.

Günümüzde bu konuda en duyarlı test DNA-rRNA karşılaştırmasıdır. Çünkü rRNA mutasyondan en az etkilenen genetik materyaldir. Bu yöntemlerin kullanılmasıyla pek çok yeni tür ve cins ayrılmıştır. Bu amaçla araştırılan 16 s RNA, r RNA 30 S alt ünitesinde yer alan bir dizidir.

Sitoplazma ve İçinde Yer Alan İnklüzyonlar

Sitoplazmada Golgi aygıtı, lizozom, mitokondri bulunmaz. Ribozomlar ise (70 S) sitoplazmada bulunurlar. Ribozomlarda protein sentezi gerçekleştirilir ve ökaryot ribozomlarından daha farklı yapısı nedeniyle antibiyotikler (aminoglikozid, tetrasiklin, makrolid,…) seçici olarak sadece bakteri ribozomlarını etkilemektedir.

Ayrıca sitoplazmada dairesel kendi kendine çoğalabilen DNA dizileri (plazmid) ve küçük , çoğalmayan fakat diğer DNA dizilerine girebilen diziler (transpozon) de belirlenebilirler.

Nukleus

Nukleus zarı ve çekirdekçik bulunmaz. Sitoplazmanın ortasında stoplazmaya belirli bölgelerden (mezozom) bağlanan , kıvrımlar halinde sıkıştırılmış olarak bulunan tek ve kapalı bir zincir halindeki DNA „dan ibaret nükleoid bulunmaktadır. DNA genelde kapalı (sirküler) bir yapıda iken bazı bakterilerde lineer olarak bulunmaktadır (LYME hastalığı etkeni Borellia burgdorferi lineer DNA taşır) .

Sitoplazmik Membran

Tüm diğer canlı hücrelerde olduğu gibi iki lipid tabakası içinde (fosfolipid, fosfotidil kolin, serebrozid, trigliserid) proteinlerden oluşmaktadır. Ökaryot hücrelerden faklı olarak yapısında sterol bulunmaz (Mycoplasma cinsi hariç).

Sitoplazmik membran görevleri şöyle özetlenebilir:

• Bu bölge selektif geçirgenlik ve maddelerin transportunda kilit görev alır. Transport işlevinde permeazlar rol alır. Böylece ozmotik basıncı düzenleyerek hücreyi korur.

• Hücre duvarının protein sentezi için gerekli enzimler hep burada yapılır (biyosentez)

• Maddeleri parçalayan hidrolitik enzimler (beta laktamaz, Ig A proteaz,…) burada yapılır. Penisilinaz buna iyi bir örnektir; Gram (+) bakterilerde çevreye , Gram (-) bakterilerde periplazmik aralığa salınır. Ayrıca ekzotoksinlerin de sentez/salgıbirimidir.

• Pekçok duysal ve kemotaktik protein de sitoplazma zarı ile ilişkilidir. Kemoreseptörler de sitoplazmik membranda bulunurlar.

• Bakterilerde solunum işlevini gören sitokromlar sitoplazma zarında bulunurlar ve bu özelliği ile sitoplazma zarı ökaryotların mitokondri işlevini görmektedir denilebilir .

Mezozomlar ise sitoplazma zarının kıvrımlı girintileridir. Septumda (septal) ya da başka bir bölgede (lateral) oluşabilirler. Septal mezozom nükleoidin(DNA) tutunma yeridir ve bakterinin bölünmesinde rol oynar. Lateral mezozomlara plazmidler tutunabilir, spor oluşumunda ve ayrıca sekresyonda rol alırlar. Virulansla ilgileri yoktur.

Hücre duvarı

Bakteriyi iç basınca karşı koruyan, şeklini veren , su gibi düşük osmotik ortamlarda bakteriyi koruyan yapıdır. Gram boyanma özelliği de hücre duvar yapısındaki farklılıklardan kaynaklanmaktadır.

Uygun olmayan koşullarda , lizozim ile ya da hücre duvarına etkili antibiyotiklerle karşılaştıklarında bakteriler hücre duvar yapılarını kaybederek hipertonik ortamda yaşamlarını devam ettirebilirler . Uygunsuz durum ortadan kalkınca normal hale dönebilirler . Bu bakteriler üreme ve bölünme yeteneğine sahipse L – formu bakteriler denir. Gram (-) bakteriler gibi boyanırlar, penisilinlere dirençlidirler, daha yavaş ürerler ve zar/filtrelerden süzülebilirler . Bu hale gelen bakteri Gram (+) duvar yapısındaysa protoplast ,Gram (-) hücre duvar yapısındaysa sferoplast adı verilir. Sferoplastlarda protoplastlardan farklı olarak dış membran kalıntıları bulunmaktadır. L-formu ile (özellikle endokarditlerde) kronik infeksiyonlar ve nüksler olabilir.

Arkebakteriler dışında, hücre duvarı bulunan tüm bakterilerde sağlamlık , direnç ve şekili sağlayan en önemli hücre duvan tabakası, peptidoglikan (murein) katmanıdır. Mycoplazmalarda peptidoglikan bulunmaz, arkeabakterilerde ise farklı bir yapı (psödoglikan, psödomurein) bulunur.

Peptidoglikan yapısının glikan bölümü N-asetil muramik asit ve N-asetil glukozamin kompleksinden ibarettir. Bu yapılar birbirlerine peptid bağları ile (beta 1-4 glikozid) bağlanmış durumdadırlar(bu bağlar lizozimin hedef bölgesidir). Aradaki tetrapeptidler arasındaki çapraz bağlar yapının dayanıklılığını sağlar.

İskelet yapı tüm bakterilerde aynıdır fakat tetrapeptid dizileri ile oluşan çapraz bağlar türden türe değişir. Tetrapeptid zincirde ilk aminoasit L-alanin, ikinci D-glutamik asittir. Üçüncü aminoasit Gram (-) bakterilerde diaminopimelik asittir. Gram(+) bakterilerde diaminopimelik asit ya da lizin (nadiren ornitin )olabilir. Dördüncü aminoasit D-alanindir. D-alanin tetrapeptidler arası çapraz bağlanmayı sağlar. Diaminopimelik asit Gram (-) bakterilerde lipoprotein tabakayı bağlar ve sadece prokaryot hücre duvarında bulunur . Uçtaki iki D-Ala vankomisin ve teikoplanin in başlıca etki bölgesidir.Transpeptidasyon eylemi; transpeptidaz, endopeptid, karboksipeptidazlarca yerine getirilir. Bu enzimler Beta-laktamlı antibiyotiklerin ana hedefidirler ve Penisilin bağlayan proteinler (PBP) adı verilir.

Beta laktamlar moleküler benzerlik ile etki gösterirler. Penisilin ve sefalosporinlerin moleküler yapısı pentapeptidlerin terminalindeki D-Ala-D-Ala ile benzerlik gösterir. Transpeptidaz enziminin aktif bölgesine irrreversibl olarak bağlanarak D-Ala D-Ala ile kompleks oluşturmasını önlerler. Peptidoglikan sentezini 3. ve son aşamada engellerler. Penisilinlerin genelde bağlanma yeri PBP 1 ve 3.tür. Ayrıca penisilinler bazı bakterilerde doğal olarak bulunan ve mureini hidrolize eden bakteriyel otolizinlerin inhibitörlerini bloke ederek te etklli olabilirler.

Gram (+).lerde hücre duvarı kuru ağırlığının %50.sini (%40-80), Gram (-).lerde ise %5-10.unu peptidoglikan tabaka oluşturur; Gram (+).lerde hücre duvarı daha sağlam ve kalındır. Peptidoglikan, memelilerin idrar ve beyin omurilik sıvısı (BOS) hariç tüm salgılarındaki nonspesifik bağışık yanıt elemanlarından olan ve fagositozla bakteri öldürülmesinde büyük önemi olan lizozim enziminin (Muramidaz) hedefidir. Peptidoglikan miktarı Gram(+) bakterilerde daha fazla olduğundan lizozime daha duyarlıdırlar. Gram (+).lerde Lipoteikoik/teikoik ve bir miktar teikuronik asid, peptidoglikan tabaka içinde dağınık halde bulunur. Bu yapılar ribitol ve gliserolden oluşurlar. Lipoteikoik asit, Gram (+)’lerin majör yüzeyel antijenik determinantı ve yapıGma elemanıdır ve Gram (-)’lerde bulunmaz. Teikoik asit bakteriyi lizozimin etkisinden de korumaktadır. Ayrıca teikoik asitler Gram (+) bakterilerin fajları için reseptörleri de taşırlar .

Bazı Gram (+) bakterilerde polisakkarid tabaka (streptokokların C karbonhidratı), dış protein (S pyogenes M proteini) ya da Mycobacterium cinsindeki bakteriler gibi glikolipidler bulunabilir. Hatta Listeria monocytogenes.in hücre duvarında lipopolisakkarid elemanlar da bulunmaktadır. Gram(-).lerin hücre duvarının en dışında fosfolipid (FL) ve lipopolisakkaridden(LPS) oluşan bir dış tabaka(dış membran) bulunur. Dış membran ile sitoplazma arasındaki boşluğa periplazmik aralık denilmektedir. Dış membran altında peptidoglikan ile dış membranı birbirine bağlayan lipoprotein tabaka bulunur. Dış membranda bazı proteinler(porin, integral proteinler) de bulunur ve hidrofobik yapıları dışarı atabilme yeteneğine sahiptir. Böylece hücreyi dış ortamın safra tuzu ve hidrolitik enzimlerinden korur .

Dış membrandaki porinler, şeker, aminoasit, vitamin, gibi zorunlu maddeleri ve antibiyotiklerin hücre içine girişine izin vermektedir. Bazı büyük moleküllü antibiyotiklerin geçişi bu porinlerdeki defektler sayesinde engellenebilir ve direnç gelişebilir. Pseudomonas aeruginosa.daki birçok antibiyotiğe karşı direnç bu şekilde olabilmektedir. Omp A dış membrandaki en büyük protein olarak göze çarpar ve dış membranı peptidoglikan tabakaya bağlar. Bazı büyük moleküllü antibiyotiklerin (vankomisin) geçişi bu porinlerdeki defektler sayesinde engellenebilir ve direnç gelişebilir. Porin değişikliği ile karbapenem gibi küçük moleküllü ab.lerin girişi engellenebilir.

Dış membran proteinleri aynı zamanda fajlar, bakteriyosinler ve piluslar için reseptör görevi de görürler.

Dış membranın en yüzeyinde lipopolisakkarid tabakası (LPS) yer alır ve LPS tabakasında üç katman izlenir:

a) Lipid A:

Uzun zincirli yağ asitleri + glikozamin disakkarit üniteleri ( daima beta-hidroksi miristik asit bulunur). LPS tabakanın endotoksin etkisinin tümünden bu bölüm sorumludur.

b) Kor:

Tüm Gram(-) ortak polisakkarid yapı. Lipid-A ile ketodeoksioktülonatla bağlıdır.

c) Polisakkarid :

Türe özgül O antijeni (somatik antijen). Bazı Gram(-) bakterilerde dış membran LPS yoktur, bunlarda glikan yapısında çok sayıda çıkıntılar bulunur (Lipooligosakkarid:LOS) . Bu mekanizma ile konak yapısına benzerlik göstererek savunma sisteminden kaçabilirler ( Örneğin gonokok, meningokok, H influenzae, H ducreyi,..).

Periplazmik aralık sadece Gram(-)’lerde bulunur. Bu bölgede belirli substratları bağlayacak moleküller, transport için hazır hale getiren enzimler (alkali fosfataz, …vb) ve bazı antibiyotikleri parçalayan enzimler bulunur (Beta laktamaz, aminoglikozid fosforilaz). Burada ayrıca, peptidoglikan tabakadan bu boşluğa uzanan ve penisilinlerin bağlanma bölgesi olan transpeptidaz, endopeptidaz ve karboksipeptidaz gibi protein yapılar (penisilin bağlayan proteinler-PBP) da bulunmaktadır. Bu aralıktaki beta-laktamazlar,

Hücre duvar yapısındaki farklılık nedeniyle bakteriler Gram boyama yöntemiyle farklı renklerde boyanır.

Bazı bakteriler Gram yöntemiyle iyi boyanamazlar. Mycobacterium cinsi bakteriler hücre duvarındaki fazla lipid içeriği nedeniyle, Ricketsia ve Chlamydia cinsi bakteriler zorunlu hücreiçi ve çok küçük bakteriler olduklarından, Legionella pneumophila fuksini zor aldığı için, Molikütler (mikoplazmalar) hücre duvarı olmadığından Gram ile iyi boyanamazlar. Treponema pallidum çok ince olduğundan Gram boyama ve benzeri boyalarla gösterilemez.

Mycobacterium tuberculosis gibi bakteriler özel hücre duvarı yapıları nedeniyle özel boyalarla boyanabilirler. Erlich-Ziehl-Neelsen (EZN) yöntemi ile boyanma; lipidden zengin hücre duvarı yapısı ve bu duvarda yer alan mikolik asit nedeniyle önemli bir tanım vasıtasıdır. Bazı diğer mikroorganizmalar da EZN yöntemiyle boyanabilirler (Legionella micdadei, Rhodococcus equi, Nocardia, Cryptosporidium, Isospora belli, bazı aktinomisetler,…).

Kapsül

Bazı bakteriler tam ve homojen olmayan fakat bakteriyi çevreleyerek koruyan bir yapı oluşturur. Bu yapı genelde glikokaliks yapısındadır ve “slime” faktörü adını da alır. Bu yapı plazma koagülaz negatif stafilokoklarda belirgin bir özelliktir ve bu bakterilerin yabancı cisimlere tutunarak infeksiyon yapma yeteneklerinin en önemli nedenidir. Benzer bir yapı Streptococcus mutans bakterilerinde bulunur ve bu tabaka sonuçta diş çürüklerinin oluşmasında rol oynar. Gerçek kapsül yapısı polisakkaritten ibaretttir. Bu konuda önemli istisna şarbon etkeni olan Bacillus anthracis bakterisinin protein (poly-D glutamic asit) yapısındaki kapsülüdür. Ayrıca A grubu beta hemolitik str (S pyogenes) da hyalüronik asit yapısında bir kapsüle sahiptir. Pnömokoklar, Haemophilus influenzae, Klebsiella, vb. pek çok bakteri kapsül yapmaktadır. Haemophilus influenzae poliribozil fosfat yapıda bir kapsüle sahiptir. Bu türün b serotipinin daha virulan olmasının nedeni kapsül yapısının beş şekerli (pentoz) şekerlerden oluşmasıdır.

Kapsül Fagositozu Önleyen Virulans İçin Çok Önemli Bir Yapıdır:

Ayrıca kapsül bakterilerin adhezyonunda da rol alırlar. Kapsülün kaybı genelde virulansın da kaybı anlamına gelir. Çini mürekkebi (ya da nigrosin) boyası kullanılır. Kapsüllü bir maya olan Cryptococcus neoformans klinik örneklerde bu yöntemle gösterilebilir. Ayrıca kapsül serolojik ayrım amacıyla kullanılır. Kapsül şişme deneyi (Quellung) ile kapsüllü bakteriler tiplendirilebilirler. Kapsül antijenleriyle oluşturulan aşılar oldukça etkili aşılardır. Polisakkarid antijen içerdiklerinden rapelleri gereklidir. Polisakkarit aşıların bir dezavantajı TH hücrelerini uyaramamalarıdır. Bu aşılar B hücrelerini T hücrelerinden bağımsız olarak uyarırlar, bu da IgM yapımına neden olur, ancak sınıf dönüşümü çok az meydana gelir, afinite maturasyonu gözlenmez ve hemen hiç hafıza hücresi oluşmaz.

Flagellum (kirpik,kamçı)

Genelde kok morfolojisinde bakterilerde bulunmaz. Bu yapılar Leifson yöntemiyle boyanabilirler. Laboratuvarda bazı bakteriler(Salmonella) kirpik (H) antijenleri ile tanımlanabilirler.

Fimbria ve Pilus

Küçük , protein yapıda, sitoplazma zarından kaynaklanan bakterinin yapışma (adezyon) işlevini sağlayan tüycüklerdir. Bakteride yüzlerce bulunurlar. Piluslar yapı olarak aynı olmakla beraber adezyon yanında konjugasyon ile gen aktarımından da sorumludur(seks pilusu). Fimbrialar başlıca Gram (-) bakterilerde bulunurlar. Gonokokların başlıca virulans faktörüdür . E. coli pilusları özellikle üriner sistem infeksiyonları açısından en önemli virulans faktörlerindendir.

Spor

Bazı bakteriler ısı, beslenme gibi şartlarla karşılaştığında adına spor denen daha sağlam, metabolizması yavaş ve dayanıklı bir yapıya dönüşür. Daha sonra uygun şartlarda bu yapı vejetatif şekle dönebilir (germinasyon). Spor oluşturma özelliği tıbbi olarak önemi olan iki Gram (+) çomakta izlenir. Bunlardan Bacillus cinsi bakteriler aerop ve Clostridium cinsi bakteriler anaerop üreme özelliğindedir.

Vejetatif şekilden farklı olarak sporlarda su çok az orandadır. Yüksek oranda kalsiyum iyonları mevcuttur ve normalde bulunmayan dipikolinik asit (Ca Gelatörü) bulunur.

Metabolik yavaşlık ve direnç dipikolin asidi ile ilgili bulunmuştur. Spor yapıları doğada yıllarca canlı kalabilirler.

Bakterilerin Antijenleri

Hücre duvarı antijenleri , O antijeni olarak isimlendirilirler ve lipopolisakkarid yapısında yer alan tekraralayan polisakkarid dizilerinden oluşmuşlardır. Kapsül antijenleri de antijenik olarak tür içi kökenleri ayırmada çok kullanılan antijenlerdir. Bu antijenler hücre duvar antijenlerini gizleyerek aglütinasyonu engelleyebilir ve ısı ile inaktive olabilir (Salmonella typhi Vi antijeni gibi). Bazı bakteriler kirpiklerindeki flagellin ile antijenik olarak ayrılabilirler. Bu antijenlere H antijenleri adı verilir. Hareketsiz bakterilerde H antijeni bulunmaz.

Bakterilerin Çoğalması, Metabolizması ve Laboratuvar Tanısı

Bakteriler ikiye bölünerek (binary fision) çoğalırlar. Çoğalmaları logaritmik olarak gerçekleşir (2n : n üreme siklusu sayısı). Besiyerleri bakteriler için gerekli karbon, nitrojen, enerji kaynaklarını, inorganik tuzları ve uygun H alıcı ve vericilerini içermelidir. Kolesterol mikoplazma dışı bakterilerin kültürleri için gerekli değildir.

Virüsler, klamidyalar ve hemen tüm riketsiyalar hücre kültürleri ve embriyonlu yumurta dışında üretilemezler. Mycobacterium lepra (lepra: cüzzam) ve Treponema pallidum (sifiliz: frengi) kültürü ise yapılamamıştır. Bakteriler üremek için duydukları ihtiyaçlara göre çeşitli şekilde sınıflanabilirler. Oksijen varlığı ile üreme ilişkilerine göre 4 grupta incelenirler:

Bakterilerin Metabolizması

Bakteriler organik maddeleri yıkarak enerji sağlarlar.Klamidya ve virüsler enerji sağlayacak metabolizmaları yoktur. Klamidyalar enerjiyi konakçı hücreden edinirler. Protozoonlar dışardaki maddeyi vakuollerine alarak sindirirler. Organik maddeler ekzoenzimlerle parçalanır. Pasif difüzyon veya aktif transport ile içeri alınırlar. Oksidasyon endoenzimlerle sürdürülür.Oluşan enerji yüksek enerji fosfat bağları ile ayrıca asetil CoA şeklinde depolanır. Bu enerji anabolizmada kullanılır. 36 mol ATP elde edilir.

Oksijen yokluğunda ise bakteriler son elektron alıcısı olarak inorganik bileşiklerin kullandıldığı bir yolu kullanırlar. Burada sitokrom oksidaz yerine nitrat redüktaz gibi bazı başka enzimler görev alırlar. Sonuçta ön maddelerden ve oluşan enerjinin kullanılması ile biyosentez gerçekleşir. Böylece aminoasitlerden proteinler, basit şekerlerden polisakkaritler, gliserin, diğer alkoller ve yağ asitlerinden lipidler, nükleotidlerden nükleik asitler yapılır.

Peptidoglikan sentezi ise bakterilere özgü bir sentez şeklidir.

Normal Flora Bakteri Patogenezi, Toksinler, Bakteriyofajlar ve Temel Konakçı Savunması

Bakteriyel Patogenez

Bir mikroorganizmanın hastalandırıcılık yeteneği virulans olarak tanımlanır. Bir mikroorganizma bir konağa girdiğinde enfeksiyon oluşur. Bunun nasıl seyredeceği konağın direnci ve etkenin direncine bağlıdır. Patogenezi belirleyen etmenler bulaşma yolu, hücre yüzeyine yapışma ve invazyon, inflamasyon ve hücre içinde sağ kalım olarak sıralanabilir. Sonuçta oluşan inflamasyon ya piyojenik ya da granülomatöz karakterdedir. Granülomlar Mycobacterium, Brucella, Listeria, Legionella gibi hücre içi bakterilerle, Histoplasma gibi mantarlarla oluşan infeksiyonlarda saptanmaktadır.

Konak savunmasının başarısı etkenin virulansı ve sayısı ile ilgilidir. Shigella için infeksiyon dozu100 bakteriden daha az iken Salmonella için bu oran 100.000 bakteri üzerindedir. Virulans virulans faktörleri tarafından belirlenir.

Virülans Faktörleri

a) Adherans faktörleri

İnfeksiyon gelişiminde ilk aşama konak hücreye tutunmaktır. Bu aşamada bakteri yüzeyindeki özel fimbriyalar ve pililer büyük önem taşırlar. E.coli, gonokoklar, bu şekilde adhere olan bakterilere örnek oluşturur. Gonokoklar eğer pililerini kaybederlerse hastalık oluşturamazlar. S. pyogenes, hücre duvarındaki lipoteikoik asit ile hücrelerdeki fibronektine tutunmaktadır. Kapsül ve glikokaliks de yapışmada rol oynamaktadır. Bazı bakteriler ise pili dışında özel protein yapılarla tutunmayı sağlarlar.

b) İnvazyon Faktörleri

Bazı bakteriler ve mantarlar genelde hücre içinde çoğalmayı sağlayarak infeksiyonlara yol açarlar ( M tuberculosis, Brucella, Listeria, Legionella, Histoplasma capsulatum,… gibi).

Bakterilerde büyüme eğrisi

 Bakterilerde sık kullanılan besiyerleri

Hatta hücreler arasında stoplazmalarından iletilerek konak savunmasından kaçabilirler. Listeria bu şekilde kaçışa iyi bir örnek oluşturur. Kapsül de invazyona katkıda bulunur. Bazı hücre duvarı yapıları da konak savunmadan kaçarak invaziv invazyona yardımcı olurlar.

c) Kapsül

Kapsül antifagositik etkisi ile önemli bir virulans faktörüdür. S typhi.nin Vi antijeni bir çeşit kapsül yapısı gibi virulanstan sorumlu bulunmuştur. Pnömokok, Klebsiella, Meningokok, Haemophilus influenzae kapsülleri ve virulansları iyi bilinen örneklerdir.

d) Toksinler: (Endotoksin ve ekzotoksinler):

Başlıca özellikleri tabloda gösterilmiştir.

Endotoksinler; etkilerini lipid A kısmı ile oluştururlar. Makrofajlar, monositler ve diğer retiküloendotelyal sistemi uyararak sitokinleri salgılatır. Sonuçta ateş, lökositoz/lökopeni, hipotansiyon, hipotermi, DIC, … gibi sepsis ve septik şok kliniği oluşur. Bu tablo bakteri türüne özgül değildir. Bu yapı bakteri ölümünden sonra ya da bakteri ürerken ortaya çıkar hatta bazı antibiyotikler endotoksinin büyük miktarlarda dolaşıma geçmesine neden olabilirler .

Ekzotoksinler üreyen bakterilerden dış ortama salınan, protein yapısında maddelerdir. Genelde hedef hücreye tutunup hücreye girmeyi sağlayan elemanlar ve etkili bölgelerden oluşan kompleks bir yapıdır. Çok güçlü bir toksik etkiye sahiptirler. Antijenik, özgül yanıt oluşturan ve oluşan antikorlar ile korunulabilen yapılardır. Isıyla ya da formol ile inaktive edilerek etkileri ortadan kaldırılabilir ve antijenik özellikleri sürdürülebilir. Bu şekilde aşı olarak kullanılabilirler (anatoksin: toksoid). Bazı ekzotoksinler ısıya nisbeten dayanıklıdırlar. C botulinum, S aureus enterotoksinleri ısıya dayanıklıdır ve besin zehirlenmesine yol açarlar.

e) Enzimler

Kollagenaz, hyalüronidaz, koagülaz, lökosidin gibi enzimler yayılmada önemli işlevler görürler.

f) IG A proteazlar

Mukozal Ig A yıkımı ile infeksiyona zemin hazırlarlar. N gonorrhoeae, N meningitidis, S pneumoniae, H influenzae gibi bakterilerin önemli bir virulans faktörüdür.

g) Siderofor yapımı

Virulans faktörlerinin çoğu kromozomal olarak bulunur. C diphtheriae toksin yapımını, S pyogenes eritrojenik toksin yapımını, E coli Shiga-like toksin yapımını, C botulinum C,D toksinleri yapımını bakteriyofajlar kontrol etmektedirler. Transpozonlar da virulans özelliklerinin denetiminde rol alabilirler.

BAĞIŞIK YANITTAN KAÇIŞ

1- Fagositozdan kaçış: Kapsül fagositozdan kaçışta en önemli rolü oynar.

2- Antikomplemanter aktivite: S. pyogenes M proteini kompleman konvertaz inhibisyonu yapar, Y. pestis Pla proteaz komplemanları parçalayrak etkili olur. S. aureus A proteini Ig G.ye bağlanarak kompleman aktivasyonunu önler.

3- Hücre içinde sindirilmeden kalabilme: Fagozom-lizozom birleşmesinin önlenmesi, Kendini koruyacak örtüler, enzimler salgılanması, sitoplazmaya kaçabilir ya da IFN- gama etkisini nötralize edebilir.

4- Hücreden-hücreye doğrudan yayılım: Füzyon oluşturan viruslar (Herpes, Paramiksovirus, HIV), Listeria buna örnek verilebilir.

5- MHC moleküllerinin sunumunun önlenmesi:

6- Antijenik değişim: Salmonella , Borellia recurrentis, tripanazoma, HIV buna örnek verilebilir.

7- Bağışık yanıta müdahale:  Şistosomalar baskılayıcı monositleri uyararak, dış yüzeylerini konak antijenleri ile kaplayarak, yüzey antijenlerinin sunumunu azaltarak bağışık yanıttan kaçabilir.

NORMAL FLORA

Normal bakteri florası infeksiyon etkenlerine karşı doğal bir direnç oluşturur. Özellikle ürettikleri ürünler, besinler konusundaki yarışma ve reseptörleri kaplamaları ile infeksiyonlara direnç geliştirirler. Flora bakterileri immun sistemin uyarılmasına da neden olabilirler. K , B vitamini gibi bazı yapıları üretirler. Deride en sık Staphylococcus epidermidis bulunur. Kateter, protez gibi yabancı cisim varlığında glikokaliks üretimi nedeniyle önemli bir patojen konumuna gelir.

Özellikle kıvrım yerlerinde S. aureus, Candida da bulunabilir. Propionibacterium acnes ise derinin en önemli anaerop bakterisidir. Akne, yabancı cisim varlığında sepsis etkeni olabilir . Bağırsaklarda en sık anaeroplar bulunur ve anaeroplar içinde en fazla bulunanı Bacteroides fragilisdir. Barsak perforasyonu sonucu gelişen abselerden öncelikle sorumludur. Aeroplar arasında en sık E. coli bulunmaktadır. Ağız boşluğunda baskın olarak viridans grubu streptokoklar bulunur. Ağız içi girişimlerden sonra bakteriyemi ve subakut bakteriyel endokardit oluşturabilirler.

Bu bakteriler (S. mutans) özellikle diş yüzeyine yapışarak diş çürüklerine neden olur.

Ekzotoksin ve endotoksinlerin özellikleri

PLAZMİDLER

Çoğu bakteri stoplazmasında bulunan çift iplikçikli, çember şeklinde ve kendi kendine çoğalabilen DNA yapılarıdır. Geçişe uğrayabilenler daha iri olduğundan daha az sayıda bulunurlar. Bulunduğu hücreye zarar vermezler. Başka hücrelere aktarılabilirler. Bakteri kromozomu ile birleşebilenlere epizom adı verilir.

Antibiyotik direnci dışında dezenfektanlara direnç, redüktaz enzimi ile civa, gümüş gibi ağır metallere direnç, uv ışınlarına direnç, virulans faktörleri gibi özellikler de plazmidle aktarılabilmektedir.

F faktörü konjugasyonla ilgili bir plazmittir. F+ hücreler birleştikleri hücrelere de bu faktörü aktarıp F- bakterileri de F+ hücrelere çevirirler. Bu plazmidin kodladığı en önemli protein seks pilusudur. Bu durumda sadece F faktörü aktarılmaktadır.

Eğer F plazmidi bakteriyel DNA ile birleşmiş ise diğer hücrelere de konağa ait DNA parçaları aktarabilecek demektir. Bu şekilde bakteri DNAsı ile birleşmiş plazmid taşıyan hücreler yüksek frekanslı rekombinasyon hücreleri (Hfr) adını alır. Hfr bir bakteriyle birleşen hücre genelde F- olur. Çünkü F kısmı genelde geçememektedir. Bazen F parçası Hfr hücrelerinde kromozomdan ayrılır. Bu ayrılma sırasında eğer kromozomdan da bir parça koptuysa F. hücreleri oluşur ve bu hücreler F+ gibi davranırlar. Bazı plazmidler belirli özellikleri iletirler: R plazmidleri özellikle direnç genleri taşırlar. Col plazmidi E coli.nin kolisini ve diğer bakterilerin bakteriosinlerini salgılatan bir plazmidtir.

KONJUGASYON

Canlı iki bakteriden , piluslarla teması sonucu , F+ olandan F- olana gen aktarımı olayıdır. Kromozomuna F faktörü yerleşmiş bakterilere HFr (high frequency of recombination) hücreleri denir.

Eğer F plazmidi daha önce bakteri DNA.sına integre olmuşsa, F+hücre aktarım sırasında F plazmidini kaybetmez. Bunlara Hfr hücresi denir. Sadece F+ hücrelere göre 100 kat infeksiyözdür. Tüm F materyalini aktarmayabilir. Hfr hücreler konjugasyon sonucunda F- olmaz, infekte ettiği hücre ise aktarım genellikle tamamlanamadığı için F+ olmaz. Kromozoma entegre F plazmidi ayrılırken bakteri DNA.sından parça koparmış ise F’ denir.

STERİLİZASYON – DEZENFEKSİYON

Sterilizasyon başlıca dört yöntemle yapılır :

1- Isı ile

a) Kuru hava : Pastör fırınları ……… Cam eşya, metal gereçler,…

b) Nemli hava :

  • I- Basınçlı Buhar 120 C 1 atm 15-20 dakika Pansuman malzemeleri, konserve,besiyerleri…
  • II- Basınçsız Buhar (Arnold kazanı)100 C Karbonhidratlı besiyerleri

c) Yakma : Öze, ekim iğnesi,…

d) Sıcak su : Kaynatma, Tindalizasyon,….

2- Süzme ile

Serum gibi ısıya dayanıksız sıvıların sterilizasyonunda, sıvıyı hücrelerinden arındırmakta kullanılır. HEPA filtreler ise havayı süzerek mikroorganizmalardan arındırmak amacıyla kullanılmaktadır.

3- Işınlama ile

UV, gamma, X-ışınları, gamma ışınları, beta ışınları, mikrodalga.

4- Kimyasal maddeler ile

Kimyasal maddeler sterilizasyondan çok dezenfeksiyon amacıyla kullanılırlar. Tek kullanımlık olarak sağlanamadığında ya da ısı ile steril edilemediğinde etilen oksid ya da glutaraldehit kullanılır. Plastik tüpler, eldivenler, ameliyat ipliği gibi hastane aletleri etilen oksitle (TUS) genelde endoskopik aletler glutaraldehit ile steril edilirler. (Hidrojen peroksit) Hücrede serbest hidroksil radikallerinin oluşumuna yol açar; bu yapılar zar lipidlerine, DNA ve diğer yaşamsal hücre yapılarına saldırırlar. Bakretisit, virusit ve fungusittir. Yüksek konsantrasyonda sporisittir. Antiseptik olarak kullanılabilir. Dezenfektan olarak yumuşak kontakt lenslerin, cerrahi implantların, plastik eldivenlerin dezenfeksiyonunda kullanılır. % 6-7.5.luk konsantrasyonlarda ciyptosporidium parvum.u inaktive eden tek sterilan maddedir. Bakteri sporlarını da etkileyebilen dezenfektanlara yüksek düzey dezenfektan adı verilir (glutaraldehit, formaldehit, parasetik asit, hidrojen peroksit). Su dezenfeksiyonunda klor kullanılır. Klor su dezenfeksiyonunda kullanılır fakat, HAV , Giardia kistleri, Cryptosporidim ookistlerini öldüremediğinden bu mikroorganizmaların infeksiyonlarını önleyememektedir.

Dezenfektanlar mikroplar üzerine farklı şekillerde etki ederler :

1- Sitoplazmik membrana etkili olanlar: Deterjanlar, sabunlar, fenollü bileşikler, eriticiler (alkol (dezenfeksiyon için % 70 çözelti en uygun), eter,…)

2- Protein denatüre ediciler : Asit ve alkaliler.

3- Enzim işlevini bozanlar: Alkilleyiciler (etilen oksid , formol, beta-propionolakton), glutaraldehit, oksidanlar, Ağır metaller (altın, gümüş, çinko,…) (Ağır metallerin bu etkisine oligodinamik etki denir)

4- Nükleik asitlere etkili olanlar : Boyalar ( Metilen mavisi, malaşit Ayrıca mikroorganizmaların dezenfektanlara duyarlılıkları da farklı farklıdır . En dirençli yapılar prionlardır. Normal otaklav sürecinde ortadan kaldırılamazlar. Özel şartlarda otoklavlanmaları önerilir (132 C , 30-60 dakika). Ayrıca yüzeylerde yoğun çamaşır suyu ya da 1 N NaOH kullanılabilir.

Mikroorganizmalar dezenfektanlara dirençlerine göre şöyle sıralanabilir:

PRİON >SPOR > MİKOBAKTERİ > PARAZİT KİSTLERİ > LİPİD İÇERMEYEN/KÜÇÜK VİRÜSLER(Polio) > TROFOZOİTLER > GRAM (-) BAKTERİLER (Pseudomonas,…) > MANTARLAR > BÜYÜK ZARFSIZ VİRÜSLER(Enterovirus, Adenovirus,…) >GRAM (+) BAKTERİLER > LİPİD GEÇİREN VİRÜSLER(HIV, HBV,HSV,RSV,…)

Bakterilerin L-formları dezenfektanlara daha duyarlıdır. Mikobakteriler hariç Pseudomonas aeruginosa dezenfektanlara yüksek oranda direnci nedeniyle infeksiyonlara neden olabilen, dezenfektanlar içinde çoğalarak salgınlar oluşturabilen bir bakteri olarak önem taşımaktadır. HIV, HBV gibi viruslar ise kolaylıkla dezenfektanlarla inaktive olurlar. En çok çamaşır suyu kullanılır.

BAZI BAKTERİLERİN SEBEP OLDUĞU HASTALIKLAR

STAFİLOKOKLAR

Stafilokoklar üzüm salkımı tarzında kümeler oluştururlar

Staphylococcus aureus

Deri ve mukozada rastlanan abse, büllöz impetigo, folikülit, dolama (panaris), arpacık (hordoleum), sycosis barbae, hidrozadenit, karbonkülün en sık nedenidir.

STREPTOKOKLAR

Streptokoklar öncelikle hemoliz özellikleriyle üç büyük gruba ayrılırlar. Kanlı besiyerinde eritrositleri tamamen eritenler (beta hemoliz), kısmi bir erime oluşturanlar (alfa hemoliz) ve hemoliz yapmayanlar (non-hemolitik, gama hemoliz).

  • KIZIL

Eritrojenik toksin üreten A-grubu streptokok infeksiyonları sonrası oluşur. Vücutta yaygın eritamatöz döküntü bulunur. Döküntü ağız çevresi (perioral solukluk), ayak tabanı ve avuç içinde döküntü yoktur. Derinin kıvrım yerlerinde çizgilenmeler (Pastia işareti) , çilek dili görünümü olur.

  • B-grubu beta hemolitik streptokoklar( S. agalactiae)

Ürogenital bölge, sindirim sistemi ve üst solunum yolları florasında bulunur. Ürogenital bölgede izole edilen beta hemolitik streptokoklar arasında ilk sırada akla gelmelidir. Yapısal olarak sialikasit içeren kapsül bulunması önemli bir virulans özelliğidir. Yenidoğanda menenjit, sepsis ve pnömoninin en önemli nedenlerindendir

ALFA HEMOLİTİK STREPTOKOKLAR

Streptococcus pneumoniae (PNÖMOKOK)

Pnömokoklar toplumdan edinilen pnömoni (TEP) etkenleri arasında en çok karşımıza çıkanıdır. Sinüzit, otitis media, gibi solunum sistemi infeksiyonlarında da en sık karşımıza gelen etken konumundadır. Toplum kaynaklı bakteriyemi olgularında da sıklıkla pnömokok belirlenmektedir. Erişkin yaş grubu menenjitlerinde en sık etkendir. Sinüzit, otit,.. gibi komplikasyonlar sonrası gelişen ya da kafa tabanı kırıkları sonrası oluşan tekrarlayan menenjitlerde en sık etkendir. Menenjitler arasında mortalitesi ve yüksek olanlar pnömokoklarla oluşur. Nazofarenkste sağlıklıbireylerde % 5 – 75 taşıyıcılık saptanabilir.

VİRİDANS GRUBU STREPTOKOKLAR

(S. mutans, S. sanguis, S.salivarus, S. milleri) Çoğunluğu alfa hemolitik ya da hemolizsiz, orofarinks, sindirim sistemi,ürogenital sistemde bol bulunan bakterilerdir.

Subakut bakteriyel endokardit (SBE) en etkenidirler.

Diş çekimi, tonsillektomi gibi ağız içi girişimlerden sonra kana karışarak endokardite neden olabilirler. Dekstran üreten kökenler daha sık hastalık oluştururlar. Ayrıca S. mutans başta olmak üzere viridans streptokoklar sükraz enzimi ile besinlerdeki sükrozdan dekstran oluşturmakta ve diş plakları yaparak çürüklere yol açmaktadır.

GRAM (-) KOKLAR

NEGSSERGA

Gram (-) diplokoklar bu aile içinde yeralır.

N. gonorrhoeae

(: gonokok) Tipik, Gram (-) böbrek-kahve tanesi şeklinde diplokoklardır. Çok sayıda pilileri bulunur. Bu pililer tutunma, penetrasyon, sitotoksisite, fagositoz inhibisyonu yaparak virulansta önemli rol oynarlar.

Virulans özellikleri kaybolduğunda koloni yapıları da bozulur.Sadece siliasız kolumnar epitel hücrelerini tutar.

Gonokoklar çevresel şartlara dayanıksızdır ve mutlaka direkt temas ile bulaşabilir. En sık üretrit (gonore, bel soğukluğu) oluşturur. Kadınlarda mükopürülan servisit oluşturabilir.

N. meningitidis

( : meningokok) menenjit ve sepsisin önemli bir etkenidir. Pilusları özellikle nazofarinkse tutunmayı sağlar. Meningokok toplu yaşanılan yerlerde (kışla, okul,…) salgınlar oluşturabilir (Epidemik menenjit).

GRAM (+) ÇOMAKLAR

Gram (+) çomaklar arasında ayrımda ilk önemli özellik spor oluşturma yeteneğidir. Anaerop üreyenler arasında Clostridium, aerop üreyenler arasında Bacillus cinsi bakteriler spor oluştururlar.

BACİLLUS CİNSİ

B. anthracis:

garbon etkenidir. Örnekte belirlendiğinde büyük, bambu kamışı gibi dizilim gösteren çomaklar şeklindedir. En önemli virulans özellikleri kapsül ve toksinidir. Bu virulans faktörleri plazmidlerle kodlanırlar.

Kapsül; glutamik asit yapısında olup diğer bakteri kapsüllerinden farklı olarak protein yapısındadır. Sporlar toprakta yıllarca canlı kalır. Aslında ot yiyen hayvanların hastalığıdır insan için bir zoonozdur. Klinikte başlıca 3 klinik formda görülür:

Deri Şarbonu

En sık bu şekli görülür. Giriş yerinde papül, püstül sonrası nekrotik ülser (Malign püstül) oluşur. Bu lezyonun ağrısız olması tipiktir.

Akciğer Şarbonu

Genelde solunum yolundan alınmasıyla oluşur. Yün ile uğraşanlarda sık görülür. Genelde öldürücüdür. Mediastinal kanama ile bir arada pnömoni gelişir.

Barsak Şarbonu

Kontamine besinlerin alınmasıyla oluşur. En nadir formdur. Hastalıklı olsa da iyi pişirilmiş hayvan etinin yenmesi ile bulaş olmaz. Vejetatif formlar mide asiditesine dayanamaz. Ileum ve çekumda toksin etkisi ile ülserler oluşur.

CLOSTRİDİUMLAR

Çevrede ve sindirim sisteminde bol bulunabilen sporlu bakterilerdir. Bazıları zorunluanaerop iken bazıları (C. tertium, C. histolyticum) aerotolerandır.

C. tetani

Tetanoz etkenidir. Sporları toprakta bulunur ve genelde kirli yaralarla bulaşır. Uygun ortam sağlanırsa orada gelişir ve toksinleriyle hastalık oluşur. Hijyenik olarak kesilmeyen/bakılmayan göbek yenidoğan tetanozu için giriş yeri olabilir. Kuluçka süresi yaklaşık 2 haftadır. Önce çene kasları kasılması ile ağzıaçamama (trismus), sonra bir sırıtma görüntüsü (risus sardonicus), kaslarda kasılmalar ve klonus, her türlü uyarıya kasılmalarda artışla yanıt gözlenir. Sonra tüm kaslarda kasılmalarla yay gibi kıvrılma (opistotonus) gözlenir. Solunum felci, otonom sisnir sistemi tutulumu bulguları gelişir ve ölüm nedeni en sık aspirasyon pnömonisi olmaktadır .

C. botulinum:

Botulismus etkenidir. Toprakta yaygın olan sporların besinlere bulaşmasıyla , bunlarla uygun olmayan tarzda yapılan konservelerle bulaşır. Bu besinlerde gelişen bakteriler toksin üretir ve bu toksin alındığında hastalık ortaya çıkar. Toksin üretimi faj kontrolündedir. Toksin barsaktan emilerek periferik sinirlere ulaşır.

Sonuçta paralizi (özellikle kafa çiftlerinde) gelişir. Botulinum toksini bilinen en güçlü toksindir. Tablo genelde salgınlar halinde ortaya çıkar. Bulgular genelde besin alınmasından 18-36 saat sonra ortaya çıkar. İlk bulgular ağız kuruluğu, bulanık görme ve Yumuşak damak felci (burundan su/besin gelmesi) , konuşma bozuklukları ve takiben solunum yetmezliği gelişir.

C. perfiringens:

Büyük , hareketsiz, sporlu , Gram (+) bakterilerdir. Doğada ve insan kalın barsağında bol miktarda bulunur. Sporlar anaerop ve asidik ortamlarda açılarak vejetatif hale gelebilirler.

Oluşturduğu en önemli klinik tablo Clostridial myonekroz (gazlı gangren) tablosudur. Hızla ilerleyerek ölüm sıktır.

C. Deficile

Antibiyotiğe bağlı ishalin en önemli nedenidir. Tablo basit bir ishalden ölümcül pseudomembranöz enterokolite kadar uzanabilir.

CORYNEBACTERİUM CİNSİ

C. diphteriae:

Difteri etkenidir. Difteri özellikle 2-8 yaş arası çocuklarda görülür. Difteri çeşitli klinik tablolara yol açabilir:

Boğaz difterisi: Boğazda kaldırılmaya çalışılınca kanayan membranlar izlenir. Servikal lenf bezlerindeki büyüme sonrası boğa boynu görüntüsü ortaya çıkar. Burun, yara, vulva-vagina difterisi olabilir. Larinks tutulumu varlığında boğulma olabileceğinden dikkatli olunmalıdır. Toksin tüm vücudu etkileyebilir fakat miyokardit, nöropati ve tubuler nekroz en sık oluşan komplikasyonlardır. Asıl tedavi anti toksin tedavisidir. Rutin aşı programında karma aşı içinde bulunur (DBT: Difteri Boğmaca Tetanoz).

SİNDİRİM KANALI İLE İLGİLİ GRAM NEGATİF ÇOMAKLAR

Escherichia Coli

Barsakta bulunan en yoğun aerop bakteridir E. coli çeşitli klinik tablolara yol açmaktadır. Üriner sistem infeksiyonlarında tüm yaş gruplarında en sık etkendir. Yenidoğan menenjiti ve sepsislerinde en sık etkenlerdendir.

Bunlar dışında pek çok hastane infeksiyonuna yol açabilmektedir. İshal etkeni olarak farklı ishal tabloları oluşturabilmektedir:

a) Enterotoksijenik E. coli :

ETEC . Gelişmekte olan ülkelerde çocuk ishallerinin en önemli nedenidir. Su kaynaklı salgınlar oluşturabilir. Turist ishalinin de önemli nedenlerinden birisidir.

b) Enteroinvaziv E. coli

EIEC. Besin kaynaklı yayılma olabilir.

c) Enteropatojen E. coli

EPEC. İncebarsak mukozasına tutunarak etkili olur. Mukozada mikrovilluslarda bozulma oluşturarak etkili olur. İnflamatuar yanıt oluşturabilir. Gelişmekte olan ülkelerde, çocuklarda sulu ishale neden olabilmektedir.

d) Enteroagregatif E. coli

EaggEC. Barsak mukozasına yaygın tutulum, bakterilerin kümeler oluşturarak agregasyon oluşturmaları ile karakterizedir.

e) Enterohemorajik E. coli

EHEC.Besinler ve süt ile yayılabilir. İyi pişmemiş etlerle (hamburger) oluşan olgular v e salgınlar sıktır. Kanlı-sulu ishal oluşturur.

SALMONELLA

Hareketli bakterilerdir.

Virulans konağa özgü olarak değişiklik gösterir. S. typhi sadece insanda hastalık oluşturan bir türdür. Çoğu salmonella hayvanlarda ve insanda hastalık oluşturma yeteneğindedir. Bu salmonellalar insana sıklıkla hayvansal besinlerle (yumurta) bulaşır.

TİFO: S. typhii tifonun etkenidir.

En önemli klinik bulgular, ateş, diskordans (rölatif bradikardi), splenomegali, taş rose denilen döküntüler, şuur bozukluklarıdır. Sıklıkla kabızlıkla nadiren ishal tabloya eşlik eder.

SHGİELLA

Hareketsiz bakterilerdir.Tüm şigellaların oluşturduğu tablo basilli dizanteridir.

VİBRİO AİLESİ

V. cholerae:

Koleranın etkenidir. Çok hareketli, , hafif kıvrık, Gram (-) çomaklardır. Kolera yaklaşık 2-3 günlük kuluçka sonrası hızla gelişen bol ishal, kusma ile karakterize bir klinik tablodur. “Pirinç yıkantı suyu“ görünümünde ishal tipiktir.

Vibrio parahaemolyticus:

Halofiliktir. Midye , istiridye başta olmak üzere deniz ürünleriyle bulaşarak gastroenteritlere yol açar .

Helicobacter pylori

Midede mukus tabakası altında , hücre yüzeyinde bulunan , bir uçtaki kirpiğiyle hareketli ve ülser-gastrit ile ilişkisi saptanmış bir bakteridir.

SOLUNUM YOLUYLA İLGİLİ GRAM NEGATİF ÇOMAKLAR

HAEMOPHİLUS

H. influenzae

Solunum yolları infeksiyonlarında etkendir (KOAH alevlenmesi, pnömoni, otit, sinüzit, bronşit larinogtrakeobronşit…).

Selülit, artrit ,… gibi infeksiyonlaroluşturabilir. Epiglottitin en önemli etkenlerindendir.

BRUCELLA CİNSİ

Bruselloz (Malta humması) bir zoonozdur. Ülkemizde en sık B. melitensis etkendir.

Bruselloz bir zoonozdur.

Hayvanlarda düşüklere yol açmaktadır(yavru atma hastalığı). Sağlıklı hayvanların sütlerinde bol miktarda bulunabilir. İnsana ülkemizde ensık olarak kontamine süt ve süt ürünleri (taze peynir, krema,…) ile bulaşır. Nadiren inhalasyon, kontamine et ile bulaşabilir. Veterinerlere, hayvancılıkla uğraşanlara direkt deri yolu ile bulaşabilir. Laboratuvar kaynaklı infeksiyonlar arasında ilk sırada yer alır.

Ateş, halsizlik, terleme, eklem ağrıları sıklıkla vardır.

YENSİNİA

Y. pestis

Vebanın etkenidir.

Bakteri infekte pirelerin insanı sokması ile bulaşır. Kemirgenlerin doğal hastalığıdır. Akciğer (AC) vebasında insandan insana bulaş olasıdır. Oluşturduğu kliniğe göre bubonik veba (hıyarcık vebası), AC vebası ve veba sepsisi tanımlanmıştır.

Fraciella Tularensis

Tularemi etkenidir. Tularemi “ avcı hastalığı “ olarak da isimlendirilen bir zoonozdur. Bakterikemirgenlerle direkt temas ya da inhalasyonla , bazen kenelerin sokması ile bazen de kontamine su ile bulaşabilmektedir.

Pasturella Multocida

Kedi, köpek ısırıkları sonrası gelişen infeksiyonlarda önemli etkenlerdendir.

MYCOBAKTERİLER VE ACTİNOMYCESLER

Bu bakteriler aerop, sporsuz, hareketsiz, özel hücre duvarı yapısına sahip, aside dirençli boyanan bakterilerdir.

M. tuberculosis

Tüberküloz etkenidir.

İnsana bulaşma damlacık infeksiyonu ile solunum yoluyla olur.

M. leprae

Cüzzam(: lepra, Hansen hastalığı) etkenidir.

MYCOPLASMALAR

Hücre duvarı olmayan, serbest yaşayabilen en küçük mikroorganizmalardır. Sitoplazma zarında sterol bulunur. Üreyebilmek için ortamda sterol olması gereklidir.

Hücre yüzeyine yapışırlar ve hücre içine girmeden hastalık tablolarına neden olabilirler.

M. pneumoniae

Primer atipik pnömoninin en sık etkenidir. Trakeobronşit, farenjit yapabilir. Bu tablolara kulak zarı inflamasyonu (myringitis) eşlik edebilir. Genelde atipik pnömoni hafif seyirlidir, çocuk ve genç erişkinleri tutar.

SPİROKETLER

İnce duvarlı, esnek, spiral çomaklardır. Prokaryotik nükleer yapı, stoplazma, stoplazma zarı ve hücre duvarından oluşan yapı protoplazma borusu adını alır. Protoplazma borusu ile dış örtü arasında 2-100 kadar periplazma kamçıları(:dingil telleri) bulunur.

Bunlar bakteri kamçılarına benzer bir yapı gösterirler. Bu yapılarla ileri-geri, burgumsu hareketler yapabilirler. Başlıca 3 cins önemlidir:

- Treponema: Çok ince, sık kıvrımlı yapılardır. Sadece karanlık alanda görülebilirler.

- Leptospira: Çok ince, uçları kıvrık bakterilerdir. Sadece karanlık alanda görülebilirler.

- Borrelia: Nisbeten daha kalın, 3-10 kıvrımlı bakterilerdir.

Treponema pallidum

Sifiliz etkenidir. Kültürü yapılamamıştır. İnsandan insana cinsel ilişkiyle (yakın temasla) bulaşır. Fetusa intrauterin bulaşabilir. Nadiren transfüzyonla bulaşma olabilmektedir.

Borrelia burgdorferi;

Lyme hastalığı etkenidir. Kenelerle insana bulaşır.

CHLAMYDİA VE RİCKETTSİAELAR

CHLAMYDİA

Zorunlu hücre-içi bir bakteri ve enerji parazitidir. Hücre duvarında peptidoglikan bulunmaz. Hem DNA hem RNA içermeleri ile bakteri olarak tanımlanmışlardır. Üremeleri farklı bir mekanizma ile olur.

C. trachomatis

Trahom tüm konjunktivayı kaplayan yaygın, folliküler bir konjuktuvittir. Oluşan skarlar zamanla kornea ülserasyonları ve pannus denilen tipik yanıtı oluşturarak körlüğe neden olabilir.

RİCKETTSİA

Rickettsiacea ailesinde, Gram (-) hücre duvarına sahip, enerji üretebilse da ancak hücre içinde yaşayabilen bakteriler (zorunlu hücre içi paraziti) bulunur. Rickettsia, Coxiella, Ehrlichia bu ailenin önemli cinslerini oluşturur. Rickettsia sitoplazma içinde serbest olarak bulunup çoğalabilirken Coxiella ve Ehrlichia sitoplazmik vakuollerde üreyebilir

ANAEROPLAR

Oksijen varlığında üreyemeyen bakterilere anaerop bakteriler denilir. Bazıları düşük oksijen değerlerinde üreyebilirler (aerotoleran ). Bu bakterilere oksijenin toksik etkisi vardır. Oksijenin toksik ürünleri bakteriyi öldürür.